Vampirler Hakkındaki Gerçekler

Diğer bölümler ile alakasız konular buraya
Cevapla

Vampirler Var Mıdır?

1.EVET,VARLAR
1
20%
2.HAYIR, YOKLAR
3
60%
3.BUNLAR HAYAL ÜRÜNÜ VARLIKLAR
1
20%
 
Toplam oy: 5

Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Vampirler Hakkındaki Gerçekler

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

Resim

Vampir Nedir



Vampir, genellikle insanların kanını emerek yaşayan, efsanevi bir yaratıktır. Vampirler, mitolojik hikayelerde ve fantezi edebiyatında sıklıkla yer alırlar. Vampirlerin özellikle gece aktif olduklarına, güneş ışığından etkilendiklerine ve insanları ısırarak kanlarını emdiklerine inanılır. Vampir kelimesi, “vampir” ya da “vampyr” olarak bilinen eski Slav dillerinde “ölü” ya da “kan emici” anlamına gelir. Eski halk inanışlarına göre, ölen bir kişi yeniden dirilerek vampir olabilirdi. Bu inanışlara göre, vampirler insanları ısırarak ya da nefeslerini çalarak kanlarını emerek yaşam güçlerini yenilerler.

Vampirlerin çeşitli özellikleri değişebilir. Bazı hikayelerde, vampirlerin aynada görünmeyen bir yansıması olurken bazılarında kendilerini köpek veya yarasa gibi hayvanlara dönüştürebilirler. Ayrıca vampirlerin, insanların kanından başka yiyecekler tüketmedikleri düşünülür. Vampirlik, genellikle bir insanın vampir tarafından ısırılması ve kanının emilmesi sonucunda vampir olması olarak düşünülür.

Vampirliğin diğer bir versiyonu ise, insanın kendiliğinden vampir olmasıdır. Bu durumda, bir insanın vampirliğe geçmesine sebep olarak genetik bir faktör ya da bir hastalık gösterilir. Günümüzde, vampirlerin gerçek varlığına dair herhangi bir kanıt yoktur. Ancak, vampir inanışları hala bazı kültürlerde ve popüler kültürde etkisini sürdürmektedir.

Vampirizm Nedir

Vampirizm, bir kişinin hayat enerjisi veya kanı gibi yaşamsal öğeleri emerek beslenen varlıklar olarak tanımlanır. Bu kavram, özellikle tarihi Avrupa ve Balkanlar’da ortaya çıkan ve günümüz popüler kültüründe hala popüler olan bir mitolojik yaratığa dayanır. Vampirizmin modern popüler kültürdeki tasviri, genellikle insanların boyunlarını ısırarak kan emen, güçlü, ölümsüz yaratıklar şeklinde olur. Bununla birlikte, vampirizm daha geniş bir kavramdır ve farklı kültürlerde farklı şekillerde tasvir edilebilir.

Batı Avrupa’da vampirizm, 17. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan “vampir paniği” ile ünlü hale geldi. Bu dönemde, insanlar çeşitli semptomlarla açıklanamayan ölümler yaşandığında, bunların sebebini ölen kişinin bir vampir tarafından kanının emilmesine bağladılar. Bu paniğin sonucunda, ölen kişilerin mezarları açıldı ve kalıntıları çıkarılarak çeşitli işlemlerle yok edildi. Vampirizm, modern zamanlarda da popüler kültürde yer almıştır. 19. yüzyılın sonlarında, Bram Stoker’in Dracula romanı popülerlik kazandı ve dünya çapında bir vampir kurgusu kitap ve filmlerine ilham kaynağı oldu.

Vampirizm ayrıca günümüzdeki alternatif ve gotik altkültürlerde de yer alır. Bu altkültürlerde, vampirizm sadece bir mitolojik yaratık olmaktan öte, bir yaşam tarzı veya inanç sistemi olarak da ele alınır. Bununla birlikte, vampirizm kavramı, tıbbi veya bilimsel olarak tanınmış bir bozukluk veya hastalık değildir. Bu nedenle, vampirizm terimi, sadece mitolojik veya kültürel bir fenomeni ifade etmek için kullanılır.

Vampirler Gerçek mi?

Hayır, vampirler gerçek değillerdir. Vampirler, folklorik ve edebi eserlerde var olan hayali yaratıklardır. İnsan kanı içerek veya yaşayan canlıları ısırarak hayatlarını sürdüren, ölümsüz veya uzun ömürlü olduğuna inanılan varlıklar olarak tasvir edilirler. Vampirlerin gerçek olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur ve bu yaratıkların sadece efsanevi olduğuna inanılır. Ancak, vampirizm kavramı hala modern popüler kültürde ve bazı alternatif inançlarda varlığını sürdürmektedir.


Kaynak : https://paranormalhaber.com
Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Kuranda Vampirler Geçer mi?

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

Kur’an’da kan emen canavarlarla ilgili net bir bahis geçmemektedir. Ancak bazı ayetlerde insanları şeytanın vesveselerine karşı uyarırken, şeytanın insana kötülük yapabileceği belirtilmektedir. Örneğin Bakara suresi 168. ayetinde “Ey insanlar, yeryüzünde olanların temiz ve güzel olanlarından yiyin, şeytanın adımlarına uymayın, çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” denmektedir.

Yine Nahl suresi 98-100. ayetlerinde ise “İşte bu, Allah’ın rahmetidir. Onunla sevindirir dilediği kullarını. De ki: “İşte benimle beraber, Allah’a kulluk edin.” De ki: “Size Allah’ın emirlerine uymanızı öğütleyen ve sizi şeytanın çirkin işlerinden alıkoyan Kur’an’a uyarım.” Şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır.” ifadeleri yer almaktadır. Bu ayetlerde belirtilen şeytanın insana kötülük yapabileceği şeklindeki uyarı, bazı inanışlarda vampirlerle ilişkilendirilmiştir. Ancak Kur’an’da net bir şekilde vampirlerle ilgili bir bahis yer almamaktadır.

Kan emen varlıkların mitolojik ve folklorik hikayeleri dünya genelinde birçok kültürde yer almaktadır. Bu hikayelerdeki varlıklar vampir olarak adlandırılmayabilir veya farklı isimlerle anılabilir. Ancak birçok kültürde bu varlıkların ortak özellikleri, kan veya yaşam gücü emerek insanları hasta veya ölü bırakmalarıdır. Örneğin, Balkanlarda ve Slav kültüründe “vampir”, İngilizce konuşan ülkelerde “vampire”, Türk kültüründe “kâbus” veya “kırmızı süvari”, Güney Asya ve Orta Doğu kültürlerinde “ifrit”, “cin”, “sukkubus”, “alukah” gibi isimlerle anılan kan emen varlıkların hikayeleri yaygındır. Ancak bu hikayelerin Kuran’daki uyarılarla doğrudan bir ilişkisi yoktur.
Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Vampir Türleri

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

Vampir türleri farklı kültürlerde ve efsanelerde farklı şekillerde tasvir edilmiştir. Bazı popüler vampir türleri şunlardır:

Avrupa Vampiri: En yaygın vampir türlerinden biri olan Avrupa vampirleri, genellikle kan emici, insan avcısı ve gece avlanan canavar olarak tasvir edilir. Genellikle Avrupa efsanelerinde görülürler.

Asya Vampirleri: Asya vampirleri, diğer türlerden farklı olarak, ölülerin ve hayaletlerin yıkıcı güçlerinden kaynaklanan vampir benzeri varlıkları içerir. Çin, Japon ve Filipin kültürlerinde farklı şekillerde tasvir edilirler.

Kanavariçe: Kanavariçe, Romanya efsanelerinde görülen bir türdür ve insanlara, özellikle de erkeklerin kanını içtiğine inanılır. Kanavariçelerin insanları zayıflattığı ve öldürdüğü düşünülür.

Dhampir: Balkan efsanelerindeki bir tür vampir, bir insan ve bir vampirin çocuğu olarak tasvir edilir. Güçlü ve hızlıdırlar ve insanları avlamak için kullanırlar.

Strigoi: Romanya ve Balkanlarda yaygın olan bir tür vampir, genellikle zombi benzeri bir şekilde tasvir edilir. Strigoi, insanların kanını içer ve insanlara musallat olur.

Upir: Ukrayna ve Rus efsanelerindeki bir tür vampir olarak tasvir edilir. Ölülerin gücünden kaynaklanan bir varlık olarak düşünülür ve genellikle diğer vampir türlerinden daha güçlü ve tehlikelidirler.
En son TRWE_2012 tarafından 07 Nis 2024, 19:11 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Dişi ve Erkek Vampirler

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

Geleneksel vampir anlatılarında, dişi ve erkek vampirler arasında bazı farklılıklar bulunabilir. Bu farklılıklar özellikle vampirin özelliklerine ve avlanma yöntemlerine bağlı olarak değişebilir. Örneğin, bazı anlatılarda dişi vampirler daha zayıf ve güçsüz olarak tasvir edilirken, erkek vampirler daha güçlü ve cesur olarak betimlenir. Dişi vampirlerin genellikle daha manipülatif ve kurnaz oldukları düşünülürken, erkek vampirlerin daha doğrudan ve şiddet eğilimli olduğu öne sürülebilir. Ancak bu farklılıklar, her kültür ve anlatıda aynı şekilde görülmez ve günümüz popüler kültüründe de kadın ve erkek vampirler arasında ciddi bir farklılık bulunmaz.
Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Vampir Avcıları

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

Tarihte birçok kişi vampir avcısı olarak tanınmış olsa da, genellikle bu kişiler efsanelerde veya edebi eserlerde yer almışlardır. Gerçekte, vampirlerin var olduğuna dair herhangi bir kanıt olmadığından, gerçek bir vampir avcısı yoktur. Bununla birlikte, bazı insanlar kendilerini vampir avcısı olarak tanımlayabilirler ve genellikle paranormal olayları araştırırlar. Ancak bu kişilerin çoğu, gerçek bir vampirlik vakasıyla karşılaşmamışlardır ve genellikle halk arasındaki efsaneleri veya hayali vampir karakterlerini araştırmaktadırlar.

Bununla beraber tarihte birçok kişi vampir avcısı olarak tanınmıştır. Bunlardan bazıları:

Montague Summers: İngiliz yazar ve papaz olan Summers, tarihte en meşhur vampir avcılarından biridir. 1929’da “The Vampire: His Kith and Kin” adlı kitabını yazarak, vampir hikayelerinin ve efsanelerinin derlemesini yapmıştır.

Augustin Calmet: 18. yüzyılda yaşayan Fransız bir keşiş olan Calmet, vampirlerin varlığına inanıyordu. “Dissertations sur les Apparitions des Anges, des Démons, et des Esprits, et sur les Revenans et Vampires de Hongrie, de Boheme, de Moravie et de Silésie” adlı kitabıyla vampirler hakkında incelemeler yapmıştır.

Ernst Blomberg: 1920’lerde İsveçli bir arkeolog olan Blomberg, bir vampir avcısı olarak ün kazandı. Romanya’da yaptığı araştırmalar ve incelemelerle Dracula efsanesini derinlemesine inceledi.

Peter Plogojowitz: 18. yüzyılda yaşayan Sırp bir çiftçi olan Plogojowitz, vampir olarak lanetlendiği iddia edilir. Köy halkı tarafından mezardan çıkan Plogojowitz, vampir olarak ilan edilmiş ve sonrasında cesedi yakılmıştır.

Abraham Van Helsing: Bram Stoker’ın Dracula romanındaki karakterlerden biri olan Van Helsing, bir vampir avcısı olarak tanınır. Romanın kahramanlarından biri olarak, Dracula’yı yenmek için savaşmıştır.

Bu isimler, tarihte vampir avcısı olarak ün kazanmış birkaç kişiden sadece birkaçıdır.
Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Yaşanmış Vampir Vakaları

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

Tarihte vampir benzeri inanışların ve hikayelerin birçok kültürde ve zaman diliminde var olduğu bilinmektedir. Özellikle 18. yüzyılda, Balkanlar ve çevresinde vampir inanışlarına dayanan bir dizi olay yaşandı. Bunlardan en ünlüsü, 1725 yılında Sırbistan’da yaşandı ve “Vampir of Moravia” olarak bilinen bir adamla ilişkilendirildi. Adamın ölümünden sonra, köyde birçok ölüm vakası meydana geldi ve halk bu ölümlerin vampir saldırısından kaynaklandığına inandı. Halk, adamın mezarını açarak onun bir vampir olduğuna karar verdi ve kalbini kazıyıp yaktılar. Benzer olaylar, diğer Balkan ülkelerinde ve hatta İngiltere’de de yaşandı. 19. yüzyılın başlarında, Londra’da bir dizi cinayet işlendi ve polis, suçlunun bir vampir olduğuna inandı. Ancak sonunda suçlu bir insan çıktı.

Günümüzde de, bazı bölgelerde vampir benzeri inanışlar hala varlığını sürdürmektedir ve zaman zaman benzeri olaylar yaşanabilmektedir. Ancak bilimsel olarak kanıtlanmış bir vampir varlığı veya saldırısı bulunmamaktadır.
Moravia Vampiri Olayı
Vampir of Moravia, 18. yüzyılın ortalarında Moravya’da yaşanan bir vampirlik vakasıdır. Olay, gerçekliği tartışmalı olmakla birlikte, vampir efsanelerinin tarihinde önemli bir yer tutar. Olayın merkezinde, 1725 yılında hayatını kaybeden Arnold Paole adlı bir asker vardı. Paole, Sırbistan’da Osmanlı İmparatorluğu’nun hizmetinde görev yaparken, bir gün yaralı bir vampirle karşılaştığını iddia etti. Vampirin onu ısırarak vampir haline getirdiğini söyleyen Paole, birkaç yıl sonra Moravya’ya geri döndü.

Paole, Moravya’da yaşadığı sırada, birçok kişinin ölümünden sorumlu tutuldu ve vampir olduğu düşünüldü. Bazı kaynaklara göre, öldürülen kişiler de vampir olarak kabul edilmişti ve bu kişilerin mezarları çıkarılarak bedenleri yakıldı. Ancak Paole’nin bedeni yakılmadan defnedildiği için, bir süre sonra mezarı açılarak bedeni de yakıldı.

Olayın ardından, vampir inancı ve vampir avcıları Avrupa’da popüler hale geldi. Moravya’da yaşanan bu olay, vampir avcılarının öncüsü olarak kabul edilen Johann Flückinger tarafından detaylı bir şekilde kaydedilmiştir. Ayrıca, Bram Stoker’ın ünlü romanı “Dracula”da da bu olaydan esinlenildiği düşünülmektedir. Bugün, vampir of Moravia olayı, vampir efsanelerinin tarihinde önemli bir yere sahiptir ve vampir inancının ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir örnek olarak kabul edilir.
Highgate Vampir Olayı
Bu olayın tarihi kayıtları oldukça belirsizdir ve farklı kaynaklarda farklı versiyonları bulunmaktadır. Ancak genel olarak şöyle bir hikaye anlatılır:

1810 yılında, Londra’nın doğusundaki bir mahallede, bir dizi korkunç cinayet işlendi. Cinayetlerde, kurbanların boyunlarından kan emildiği ve bedenlerinin çeşitli yerlerinde ısırık izleri bulunduğu söylendi. Polis, bu cinayetlerin bir vampir tarafından işlenmiş olabileceği ihtimali üzerine çalışmaya başladı.

Polis, cinayetlerin işlendiği mahallede araştırmalar yaparken, bir yabancının şüpheli tavırları dikkatlerini çekti. Yabancı, yalnız yaşayan bir kadının yanına taşınmıştı ve gece yarısı sık sık evden çıkıp dolaşıyordu. Polis, yabancının evine baskın düzenledi ve içeride bir dizi kanlı giysi ve bıçak buldu.

Yabancı sorgulandığında, vampir olduğunu iddia etti ve cinayetleri işlediğini kabul etti. Ancak daha sonra verdiği ifadesinde, kendisinin bir vampir olmadığını, sadece hayatta kalabilmek için insan kanı içmek zorunda kaldığını söyledi.

Sonunda, yabancı suçlu olarak yargılandı ve mahkeme tarafından ölüme mahkum edildi. Olay, o dönemde büyük bir ilgiyle takip edildi ve vampirliğin gerçek olduğuna inananların sayısı arttı. Ancak zamanla, cinayetlerin gerçek sebebinin bir vampir değil, bir seri katil olduğu ortaya çıktı. Cinayetleri işleyen kişi, yabancının aksine bir insan çıktı ve o da yakalandı ve suçunu itiraf etti.
Vampir Paniği Olayı
İngiltere’de 1800’lü yılların ortalarında “vampir paniği” olarak adlandırılan bir dönem yaşandı. Bu dönemde özellikle kırsal bölgelerde, bazı kişilerin vampir olduğuna inanıldı ve halk arasında büyük bir korku ve panik yaşandı. Vampir paniği, 1800’lü yılların ortalarında başladı ve özellikle 1850’lerde doruk noktasına ulaştı. İnsanlar, ölü bedenlerin gece yarısı mezarlarından çıkarak evlerine girdiğine ve aile üyelerinin kanını emdiğine inanıyorlardı. Bu inanışın temelinde ise, insanlar arasında yaygın olan bilgi eksikliği, yetersiz tıbbi bilgi ve hurafelere dayalı inançlar yer alıyordu.

Bu dönemde, bazı insanlar, gece yarısı mezarlıklara giderek, ölü bedenleri kazdılar ve bu bedenleri tekrar öldürdüklerine inandılar. Bazı insanlar da ölülerin ağızlarına sarımsak sokarak vampirleri uzaklaştırmaya çalıştılar. Vampir paniği, zamanla sona erse de, o dönemde halk arasında büyük bir korku ve panik yaşanmıştı. Bugün ise bu dönem, tarihi bir olay olarak hatırlanmaktadır.
Blagojević Vampir Vakası
Petar Blagojević vakası, 18. yüzyılda Sırbistan’ın Medveđa kasabasında yaşanan bir vampir olayıdır. Olay, bölgedeki halk arasında büyük bir panik yaratmış ve tarihçiler tarafından kaydedilmiştir.

Petar Blagojević, öldükten sonra köyde birkaç kez görüldüğü iddialarıyla başlayan olaylar zincirine neden oldu. Blagojević’in eşi, ölümünden kısa bir süre sonra, köydeki birçok kişinin onu gece görüp kanını emdiğini iddia etti. Bir süre sonra, köyün önde gelenleri Blagojević’in mezarını açtı ve onun taze kanla dolu olduğunu gördü. Olayın yayılmasıyla birlikte, köylüler korkudan evlerinden çıkamaz hale geldi. Sonunda, Blagojević’in kalbi çıkarıldı ve vücudu yakıldı. Ancak köylüler, Blagojević’in hayaletinin hala köyde dolaştığına inanmaya devam ettiler.

Bu olay, Sırbistan ve diğer Balkan ülkelerinde vampir efsanesine yönelik inancın güçlü olduğu bir dönemde gerçekleşti ve bölgedeki diğer vampir olaylarıyla birlikte bu inancın daha da yayılmasına neden oldu.
Bükreş Vampir Vakası
Bükreş’teki vampir olayı, 18. yüzyılın ortalarında gerçekleşti. Olayın merkezinde, sıradan bir ailenin oğlu olan Arnaut Pavle adlı bir kişi vardı. Pavle, 1725 yılında öldü ve ölümünden sonra, hayatta kalan ailesi arasında kısa süre içinde salgınlar baş gösterdi. Pavle’nin ölümünden sonra, birçok kişi tarafından görüldüğü iddia edilen hayaleti hakkında söylentiler yayılmaya başladı. Bu söylentilere göre, Pavle’nin hayaleti, geceleyin mahallede dolaşıyor ve insanların kanını emiyordu. Bu nedenle, halk arasında Pavle’nin bir vampir olduğu düşünülüyordu.

Birçok kişi, Pavle’nin mezarını açıp kalbini çıkardı. Kalp, bir kılıfa sarıldı ve kiliseye götürüldü. Burada, rahipler tarafından, vampirleri ortadan kaldırmak için kullanılan geleneksel yöntemlerle yakıldı. Bu olayın ardından, Bükreş’teki diğer mahallelerde de benzer söylentiler ortaya çıktı ve birçok kişi, ölü yakınlarının vampir olduğuna inanarak mezarlarını açtı ve kalplerini çıkardı. Bu olay, Romanya’da hala popüler bir efsane olarak kabul ediliyor.
Tırnova Vampiri Olayı
Tırnova vampir olayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimi altındaki Bulgaristan’da 19. yüzyılda yaşanmış bir vampir vakasıdır. Olayın gerçekleştiği Tırnova (Veliko Tarnovo) şehri, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun bir eyaleti olan Vidin Sancağı’na bağlıydı.

Olay, 1810 yılında yaşandı ve yerel bir çiftlikte çalışan bir kadının ölümüyle başladı. Kadının ölümü sonrasında, diğer köylülerin tarlalarında çalışırken türlü yaralarla eve dönen insanlar olduğu ve aynı zamanda bazı hayvanların gizemli bir şekilde öldüğü gözlemlendi. Köylüler, bu olayların sebebini bir vampirin neden olduğuna inanmaya başladılar.

Bir avuç köylü, cesedi mezarından çıkararak kalbine kazıklamak gibi geleneksel bir yöntemle vampiri öldürmeye karar verdi. Ancak vampirin cesedi açıldığında, cesedin bozulmamış olduğu ve bedeninde taze kan izleri olduğu görüldü. Bunun sonucunda vampir avcıları, vampirin her gün yeni bir kurban arayarak güçlendiğine inandılar.

Vampir avcıları, sonunda ölümcül bir darbe indirerek vampiri öldürdüklerini düşündüler. Ancak ölümler devam etti. Bu durum, köylülerin olayın sadece bir vampir vakası olmadığını, aynı zamanda bir büyücü tarafından da kışkırtılmış olabileceğini düşündürdü. Büyücü olduğuna inanılan bir kadın, suçlanarak idam edildi.

Tırnova vampir olayı, zamanının en meşhur vampir vakalarından biri olarak kabul edilir. Vampir avcılarının inançları ve uygulamaları, Balkan kültüründeki vampir inançlarının ve efsanelerinin tipik örneklerinden biridir.

Zarožje Vampiri Olayı
Zarožje Vampiri olayı, Sırbistan’ın Zarožje köyünde 1970’lerde meydana geldi. Köyün yerlisi olan Petar Blagojević’in 1936 yılında ölmesinden sonra, çevrede bir dizi tuhaf olay yaşandı. Blagojević’in ölümünden kısa bir süre sonra, köy sakinleri, geceleyin mezarlıkta yürüyen bir figür gördüklerini iddia ettiler. Ayrıca, köyde bazı evlerin çatılarından kan damlaları gelmesi ve bazı hayvanların ölü bulunması gibi olaylar da meydana geldi.

Köy sakinleri, Petar Blagojević’in ölümünden sonra vampir olduğuna inandılar. Mezarı açıldığında, vücudunun çürümüş olmaması ve ağzından taze kan gelmesi, bu inancı pekiştirdi. Blagojević’in kalbine bir kazık çakılarak öldürüldüğü ve vücudu yakıldıktan sonra külünün rüzgarla dağıldığı söylenir. Zarožje Vampiri olayı, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra dünya çapında ilgi çekti ve turistlerin köye akın etmesine neden oldu. Ayrıca, olay, popüler kültürde de yer buldu ve birkaç film ve TV programına konu oldu.

Tırnova Vampir Yeniçeriler Olayı


Tırnova Vampir Yeniçeri Olayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, 1876 yılında yaşandı. Tırnova, bugünkü Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan bir şehirdir ve o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimindeydi.

Olay, Tırnova’da görev yapan bir grup yeniçeri askerinin, bir köyde meydana gelen ürkütücü bir olayı araştırmaları sonucu başladı. Köyde yaşayan bir adam, hastalıklı bir şekilde ölmüştü ve ölümünden sonra köylüler, gece yarısı mezarlıktan tüyleri ürpertici bir şekilde çıkan adamın yürüdüğüne tanık olduklarını iddia ettiler. Bunun üzerine köylüler, adamın bir vampir olduğuna inanarak mezarını açtılar ve kalbini çıkararak kestiler.

Yeniçeriler, köylülerin bu davranışına müdahale etmek için köye gittiler. Köylülerin vampir olduğuna inandığı kişinin cesedini inceledikten sonra, yeniçeriler de adamın bir vampir olduğuna karar verdi ve cesedini yakarak kül ettiler.

Ancak olay burada bitmedi. Bir süre sonra yeniçerilerin arasında tuhaf bir hastalık baş gösterdi. Bazıları rahatsızlanarak öldü, bazıları da tuhaf davranışlar sergilemeye başladı. Bazıları uyurken bile çığlık atmaya ve yataklarında yer değiştirmeye başladı. Bu tuhaf davranışlar, yeniçerilerin arasında bir panik havası yarattı.

Bu tuhaf olayların ardından, yeniçerilerin komutanı olan Hacı Hasan Ağa, olaya el koymaya karar verdi. Hacı Hasan Ağa, ölen kişinin kalbinin çıkarılması ve yakılmasıyla sonuçlanan bir dizi gizemli ayin yaptırdı. Ayinler sonucunda, hastalığın ve tuhaf davranışların sebebinin, vampir cesedini kestikleri sırada vampirin kanının yeniçerilerin ellerine bulaşması olduğu düşünüldü.

Sonuç olarak, yeniçerilerin arasında yaşanan bu tuhaf olay, vampir inancının Osmanlı İmparatorluğu’ndaki etkisini ve son dönemlerindeki halk inançlarını yansıtması açısından önemli bir olaydır.

Heybeli Ada Vampiri Olayı
Heybeliada Vampir Vakası, 19. yüzyılın başlarında İstanbul’da, özellikle de Heybeliada adasında yaşandığı iddia edilen bir vampir olayıdır. Olayın doğru olup olmadığı veya ne kadarının gerçek olduğu konusunda kesin bir kanıt yoktur, ancak halk arasında uzun süre anlatılmış bir hikayeden bahsedilmektedir.

Olay, adanın yerlisi olan bir Rum kadının, birçok çocuğun ölümüne yol açan bir vampir olduğu iddialarıyla başladı. Kadının ismi bilinmiyor, ancak bazı kaynaklar ona “Kalogerina” adını veriyorlar. Kalogerina, adada yaşayan halk arasında ürkütücü bir üne sahipti ve çocukların kaybolması veya ölmesi durumunda doğal olarak şüpheli görülüyordu.

Kalogerina’nın bir vampir olduğu iddiası, özellikle çocukların ölümlerinin ardından güçlendi. Halk, çocukların vücutlarında tuhaf yaraların ve kan eksikliğinin olduğunu iddia etti. Bu nedenle, Kalogerina’nın bir vampir olduğuna inanıldı ve adadaki bir grup insan onu avlamak için bir plan yaptı.

Kalogerina’yı avlamak için, adanın önde gelenlerinden biri tarafından bir ekip oluşturuldu. Halk, Kalogerina’nın idam edilmesini istedi ve onu adanın meydanında asarak öldürdü. Ancak idamdan sonra, çocukların ölümleri devam etti. Bunun üzerine aynı Ekip, Kalogerina’nın mezarını açtı ve bir vampir olarak kanıt bulmayı umdu. Ancak, mezarında hiçbir şey bulamadılar. Bununla birlikte, ekip, Kalogerina’nın vampir olduğuna dair inançlarında ısrar etti.

Ancak, ölümler devam ettiği için olayın gerçek bir vampirle ilgisi olduğunu kanıtlayan herhangi bir kanıt bulunamadı. Bununla beraber; bazıları, devam eden çocuk ölümlerini; Kalogerina’nın, idam edilişinin intikamını almakta olduğu şeklinde yorumladılar.


Büyükada Vampiri Olayı


Büyükada Vampir Vakası, 1912 yılında İstanbul’un Büyükada adasında yaşandığı iddia edilen bir vampir olayıdır.

Hikaye, adada yaşayan bir Rum kadının ölümüyle başlar. Kadının ölümü ardından, adadaki bazı insanlar geceleyin kadının mezarını ziyaret etmeye başlarlar. Bu kişiler, mezarın başında dolaşan bir kadın gördüklerini iddia ederler. Hatta bazıları, kadının mezar taşının üzerinde dans ederken gördüklerini iddia ederler. Bu söylentiler hızla yayılır ve adadaki insanlar arasında korku ve endişe yaratır.

Bir gece, söylentileri yaymaktan sorumlu tutulan bir adam yakalanır ve polise teslim edilir. Adam, kadının mezarını açtığını ve kalbini çıkardığını itiraf eder. Polis, adamın ifadesi üzerine kadının mezarını açar ve gerçekten de kadının kalbinin çıkarıldığını tespit eder.

Ancak hikaye burada bitmez. İddialara göre, tutuklanan adam, tutuklandıktan kısa bir süre sonra ölür ve ölümünden sonra da adada vampir hayaletinin dolaştığı söylenmeye devam eder. Bazı kaynaklar, vampir hayaletinin tutuklanan adamın intikamı olarak dolaştığını iddia eder.

Büyükada Vampir Vakası, İstanbul’da yaşanan diğer vampir vakaları gibi, tamamen gerçek olmayabilir. Hikayenin zamanla abartıldığı ve efsaneleştiği düşünülüyor. Ancak yine de, o dönemde yaşayan insanlar arasında korku ve endişe yarattığı için hala birçok insanın ilgisini çeken bir olay olarak anılıyor.


İstanbul Vampiri Olayı


1920’lerin sonlarına doğru, İstanbul’da bir vampir efsanesi ortaya çıktı. İddialara göre, İstanbul’da bir vampir dolaşıyordu ve geceleri insanların kanını emiyordu. Bu hikaye, hızla yayıldı ve halk arasında büyük bir korku yarattı. Hikayeye göre, vampir gece saatlerinde şehrin farklı yerlerinde dolaşıyor ve insanları saldırarak öldürüyordu. Bazı iddialara göre, vampirin ilk kurbanı bir polis memuru olmuştu ve olayın ardından İstanbul polisi halkı korumak için özel bir birim kurdu.

Ancak, bu hikaye büyük olasılıkla gerçek bir olaya dayanmıyor. Çünkü o dönemde İstanbul’da böyle bir olaya dair herhangi bir resmi kayıt veya rapor bulunmuyor. Muhtemelen, hikaye bir efsaneden veya söylentiden kaynaklanmış olabilir. Bununla birlikte, İstanbul’da vampir hikayelerinin ortaya çıkması, Batı’da yaşanan vampir paniklerinden etkilenen bir döneme denk geliyor olabilir. Ayrıca, bu hikaye, Türk kültüründe yer alan “vampir” gibi benzeri yaratıklara dair inanışlardan da kaynaklanmış olabilir.

Hacı Mehmet Efendi Olayı
Yine 1920’lerde İstanbul’da yaşandığı iddia edilen vampir olayı, dönemin gazetelerinde oldukça yankı uyandırmıştır. Olayın baş kahramanı ise İstanbul’un en ünlü şahin avcılarından biri olan Sait Faik Abasıyanık’ın babası Abasıyanık Hacı Mehmet Efendi’dir.

Abasıyanık, İstanbul’un Üsküdar semtinde bulunan evinde yaşamaktaydı. Bir gün evin etrafında dolaşan bir köpeğin davranışlarından şüphelenerek köpeği öldürmüştür. Daha sonra Abasıyanık’ın komşuları, evin etrafında dolaşan bir yaratığın varlığından şikayetçi oldular. Yaratığın, evin bahçesine girdiği ve köpekler ile tavukları öldürdüğü iddia edildi.

Bunun üzerine Abasıyanık, gece yaratığı gözlemlemek için avlanmaya çıktı. Evin bahçesinde pusuya yattı ve beklemeye başladı. Ancak bir süre sonra bir yaratık belirdi. Abasıyanık, yaratığın kendisine doğru yaklaştığını fark etti ve yaratığa ateş etti. Yaratık kaçtı ve izini kaybettirdi.

Olayın ardından birçok İstanbul gazetesi, “İstanbul’da bir vampir var mı?” gibi başlıklarla haberler yayınladılar. Ancak olayın gerçek mi yoksa sadece bir efsane mi olduğu tartışmalı kalmıştır. Bugün bile İstanbul’da vampir hikayelerine rastlamak mümkündür ve birçok insan bu olayın gerçek olduğuna inanmaktadır.

Söğütlüçeşme Vampiri Olayı


1913 yılında İstanbul’da, Söğütlüçeşme’de bir vampir iddiası ortaya atıldı. İddiaya göre, bir mezar açıldı ve açılan mezarda yatan kişinin cansız bedeni taze kan izleriyle doluydu. Bu olay, İstanbul halkında büyük bir korkuya neden oldu ve vampir avcıları harekete geçti. Vampir avcıları, tıpkı geleneksel vampir avcıları gibi, vampirleri tespit etmek ve ortadan kaldırmak için çeşitli yöntemler denediler. Ancak, olayın gerçekliği tam olarak kanıtlanamadı ve bu nedenle bugüne kadar çözülememiştir.
Kullanıcı avatarı
burak35
Petabyte3
Petabyte3
Mesajlar: 7984
Kayıt: 07 Eki 2016, 13:06
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 3412 kez
Teşekkür edildi: 3445 kez

Re: Vampirler Hakkındaki Gerçekler

Mesaj gönderen burak35 »

Tabikide yoklar. Bunlar hep Ameriga nın oyunları yigenlerim :) :v
Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Elizabeth Bathory Vampir miydi?

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

Resim
Elizabeth Bathory 1560-1614 yılları arasında yaşamış olan ve bazılarınca vampir olduğu bile iddia edilen bir Macar kontesi. Şeytandan daha kötü olduğunu söylense de işlediği suçlar “kötü” kavramının çok ötesindeydi.

Bram Stroker, vampirler hakkındaki romanının araştırmasını yaptığı sıralarda Sabine Baring – Gould’un “The Book Of Werewolves” adlı kitabına rastladı. Bu çalışmada “Blood Countess” denilen merhametsiz bir kadının yaptıkları anlatılıyordu. Görünüşe bakılırsa bu hikaye Stroker’ın Kont Drakula’yı yaratmasında ilham kaynağı olmuştur. Gerçekte Elizabeth’in kuzeni Stephan Bathory bir gün Transilvanya’da bir prens olacaktı.

Kan Banyosı İle Cilt Bakımı

Elizabeth Bathory iyi eğitim görmüş, akıllı bir kadın olmasına rağmen çok acımasız ve zalim bir kişiliğe sahipti. Anlaşılan kocasının ölümünden sonra ortaya çıkan ölüm korkusuyla, uşaklarına ve kölelerine karşı sadist davranışlar içersine girmişti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en azından kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasındaydı.

Kocası bir asker olarak, savaşta esir düşmüş Türk askerlerine duygusuzca işkence ederdi ve Elizabeth Bathory aslında, nasıl zulmedileceği hakkında bilgileri kocasından almıştı. Söylendiğine göre Elizabeth Bathory çok sayıda kadın öldürmüş ve yaptığı insanlık dışı eylemlerinde kendinden mevki olarak aşağıdaki kimseler tarafından yardım görmüştür.

Elizabeth Bathory 650 Kızı Öldürüp Kanlarını İçmiş

Elizabeth Bathory, kurbanlarını dövmeyi alışkanlık haline getirdiği gibi aynı zamanda onları sakat bırakırdı. Yine söylentilere bakılırsa Castle Csejthe adlı evinin yakınlarında kurbanlarından bazılarını kışın karlı ve soğuk havasında üzerlerine buzlu su dökerek dondururdu. Bunun dışında olası yamyamlık davranışları da sergilemekteydi.

İddiaya göre Elizabeth Bathory bir defasında, yaşayan hizmetçi bir kızın vücudundan birçok ısırık almıştır. Kanlı Kontesin genç kalma umutları için bakire genç kızların kanıyla banyo yaptığı gibi efsanevi hikayeler de vardır. Başka bir kaynağa göre de 650 kızı öldürüp kanlarını içtiği söylenir. Yine de kesin olan tek bir şey vardır ki, o da Elizabeth Bathory gerçekten var olmuş ve şeytanca işler yapmıştır.

Ölü sayısı arttığında Elizabeth Bathory’nin hizmetçileri cesetleri şatonun dışına attılar. Kan içindeki ölü vücutları bulan köylüler doğal olarak onların vampirler tarafından öldürüldüğünü düşündüler dedikodular böylelikle yayılmaya başladı.

Karpat Dağlarındaki Şatosuna Hapsedildi

Elizabeth Bathory 1610 yılında, genç yaştaki kızları öldürme teşebbüslerinden sonra tutuklandı. Büyücülükle ilgisi olduğu iddiası tutuklama nedeni olarak gösteriliyordu. Söylentilere göre, kurbanların cesetleri kanlar içinde şatosunda bulunmuştu. 1611 yılında yapılan 2 duruşmada Elizabeth Bathory’nin işlediği suçlar hakkında tek ve gerçek ifadesi alındı. Kendisi bizzat mahkemede ortaya çıkmadığı halde, uşakları orda bulunuyordu.

Mahkemenin ardından kontes’in sadık uşakları yetkililer tarafından öldürüldü ve Elizabeth, Karpatya dağlarında bulunan şatosundaki yatak odasına, ölümünden yıllar sonrasına değin hapsedildi. O’nun hakkında anlatılan efsaneler hala devam etmektedir. Bugün bile bazı insanlar Elizabeth Bathory’nin hayaletinin, anavatanı olan Karpatya’da geceleri etrafta dolaşarak kan aradığını söylerler.

Elizabeth Bathory’nin İşkence Yöntemleri

Bir başka efsanede Kanlı Kontesin yaptığı işkenceler ve cinayetler şöyle anlatılır. Kocası öldükten sonra büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. Hatta at ve diğer hayvanların kurban edildiği ayinlere katıldığı düşünülmektedir. 40 yaşına geldiğinde yaslanmaya başladığını düşünüp güzelliğini kaybedeceği telaşına düşer. Bir gün, genç bir hizmetçi kız, sacını tararken yanlışlıkla biraz çeker ve o da kızın eline sert bir şekilde vurur, kızın elinden akan kan Elizabeth’in elinin üstüne düşer ve oda kızın güzelliğini ve tazeliğini aldığını düşünür. Daha sonra baş uşağına emir vererek kızın bütün kanını bir tekneye akıttırır ve orada “kan banyosu” yapar.

Daha sonra işi iyice abartır ve zaman içerisinde 612 genç kızı kaçırarak bunların ölümüne sebep olur. Kızlar, tepeye asılı bir kafeste işkence görür ve Elizabeth de bu kafeslerden akan kanla duş alır. Çok ses çıkartan bir hizmetçisinin de ağzını diktiği söylenir, ayrıca bakire cesetlerini ormana atarak kurt adam ve vampir söylentilerinin çıkmasına neden olur. Kurbanlarını önce bağlar sonra atardamarlarına delikler açarak kanın dışarı daha kolay boşalmasını sağlar. Kurban için kan kaybından ölmeyi beklemekten başka çare yoktur artık.

Kurbanlarından biri kaçmayı basarmış ve Castle Csejthe de dönen olaylar böylelikle gün yüzüne çıkmıştır. En sonunda bu yaptıkları anlaşılır ve 1611 de kazığa bağlanıp diri diri yakılmaya mahkum edilir ancak saraylı olduğu için bu cezayı şatosunda küçük bir odaya kapatmaya ve ölene kadar orada kalma cezasına dönüştürürler. Yalnız yemeğinin verilebilmesi için küçük bir delik bulunan bir oda… 1614 yılında burada ölü olarak bulunur.

Kaynak : https://paranormalhaber.com/elizabeth-b ... pir-miydi/
Kullanıcı avatarı
burak35
Petabyte3
Petabyte3
Mesajlar: 7984
Kayıt: 07 Eki 2016, 13:06
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 3412 kez
Teşekkür edildi: 3445 kez

Re: Vampirler Hakkındaki Gerçekler

Mesaj gönderen burak35 »

Bu elizabeth bathory i görüncede aklıma "Tormentor" isimli çok eski bir black metal grubu geldi. :)


Kullanıcı avatarı
velociraptor
Yottabyte4
Yottabyte4
Mesajlar: 46645
Kayıt: 14 Mar 2006, 02:33
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 4834 kez
Teşekkür edildi: 4070 kez

Re: Vampirler Hakkındaki Gerçekler

Mesaj gönderen velociraptor »

Vaaay bunu dinlerdim :kafasalla:
Kullanıcı avatarı
TRWE_2012
Exabyte1
Exabyte1
Mesajlar: 11185
Kayıt: 25 Eyl 2013, 13:38
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 971 kez
Teşekkür edildi: 2096 kez

Re: Vampirler Hakkındaki Gerçekler

Mesaj gönderen TRWE_2012 »

burak35 yazdı: 08 Nis 2024, 22:32 Bu elizabeth bathory i görüncede aklıma "Tormentor" isimli çok eski bir black metal grubu geldi. :)


Vay arkadaş, ne enterasan bir algısal yeteneği var @burak35'in, nereden nereyi bağlıyor/özleştiriyor....(aslında bu da bir yetenek) :? :o
Kullanıcı avatarı
burak35
Petabyte3
Petabyte3
Mesajlar: 7984
Kayıt: 07 Eki 2016, 13:06
cinsiyet: Erkek
Teşekkür etti: 3412 kez
Teşekkür edildi: 3445 kez

Re: Vampirler Hakkındaki Gerçekler

Mesaj gönderen burak35 »

Bağlarım algılarım çakralarım hafızam insan üstüdür övünmek gibi olmasın.
Eskiden çok fazla black death gothic doom dinledim. Sonrada sıkılıp bıraktım. Çok fazla kafam şişti çünkü.
Sonrada erotikli glam metal hard / rock tarzına geçtim. :) Winger Ratt L.A. Guns falan. :)
Cevapla