1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Atatürk’ün adeta sır gibi saklanan vasiyeti

Gönderilme zamanı: 23 Oca 2011, 21:00
gönderen tasarımcı77
Resim

alıntıdır

Atatürk ölümünden elli yıl sonra bazı görüşlerinin açıklanmasını istemiş ve bu son derece önemli görüşlerini vasiyetinde bildirmiştir. Atatürk 6 Eylül 1938 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda iken yanında Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Ordinaryüs Prof. Neşet Ömer İrdelp olduğu sırada İstanbul Beyoğlu 6. Noteri İsmail Kunteri makamına davet ederek elyazısı ile yazıp bir zarfa koyduğu ve zarfı kapalı bir şekilde üç yerinden kırmızı balmumu döküp mühürleterek, Noter’e, “Bu kapalı zarfta vasiyetim var, icap ettiği zaman gerekeni yaparsınız” diyerek teslim eder Mühürlü zarf 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün vefat etmesi üzerine Ankara 3. Sulh Hukuk Hâkimi Osman Selçuk ve görevli bir heyet tarafından 5 Ocak 1939 tarihinde Ankara Ulus semtindeki Ziraat Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü Merkez Şube’deki özel kasalara Atatürk’ün vasiyetinde belirttiği üzere 50 yıl sonra, yani 10 Kasım 1988’de açılmak üzere konur Tutanaklar tutulup imzalar atılır ve kasalar kilitlenerek gününden önce açılması engellenir.

Ölümünün üzerinden yetmiş yıl geçmesine rağmen Atatürk’ün vasiyeti adeta bir sır gibi özenle saklanıyor. Peki bu yüzyılın dahisi olan, aklı, bilgisi, ileri görüşlülüğü dünya çapında bilinen ve taktir edilen Atatürk’ün görüşlerinin açıklanmamasının nedeni nedir? Yoksa bu görüşler birtakım çevreleri son derece rahatsız mı etmektedir?

Basında bildirilen haberlere göre Atatürk’ün vasiyeti 1988 yılında ölümünden tam elli yıl sonra 'Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve o günkü Başbakan Turgut Özal tarafından açılıp okunmuştur. Ancak Atatürk’ün görüşlerine toplumun henüz hazır olmadığı! öne sürülerek vasiyetin açıklanması 25 yıl yasaklanmıştır. Öncelikle Atatürk’ün açıklanmasını istediği vasiyeti nasıl başka kişiler tarafından değerlendirilmeye tabii tutulup açıklanmayabilir? Toplum neye, hangi fikre ve inanca göre bu vasiyeti öğrenmeye hazır görülmemiştir?

Vasiyetle ilgili 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın da bilgisi olduğunu söyleyen Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal, 1967'de Bayar'a 'Atatürk'ün gizli vasiyeti var mıydı?' diye sorduğunu, Bayar'ın da kendisine, 'Muhtemeldir. Açıklanması şimdi doğru olmaz, Türkiye hazır değil' dediğini söylemiştir. Kenan Evren'in, Atatürk'ün fikirlerini gizlemesindeki amacı mutlaka açıklaması gerektiğini söyleyen Altındal, Atatürk'ün notlarının Anıtkabir'de olduğu yolunda kendisine güvenilir bilgiler geldiğini de sözlerine ekledi. Altındal, Atatürk'ün sır vasiyetinin, Cumhurbaşkanlığı'nın ardından Meclis'te Atatürk'ü Koruma Komisyonu'nun kararıyla, Genelkurmay Başkanlığı'nın oluru alındıktan sonra açıklanabileceğini de sözlerine ekledi.

Özenle saklanan Atatürk’ün vasiyeti ile ilgili birtakım ipuçları var. Altındal'a göre, Atatürk'ün notlarında Hilafet'le ilgili ilginç fikirleri yeralıyordu. Buna göre Atatürk, hilafetin kişi bazında değil, bütün İslam ülkeleri arasında rotasyonla değişecek bir kurum olarak canlandırılabileceğini düşünüyordu. Altındal’a göre, bu vasiyeti 1958’de öğrenen Adnan Menderes, "Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz" bu nedenle söylemişti. Altındal, Atatürk’ün "1920’lerde sadece 3 Müslüman devlet var. Türkiye, İran ve Afganistan. Bu sayı ileride 40’a 50’ye çıkarsa, bu devletler kendileri bir araya gelerek bir Hilafet Meclisi oluştururlar" dediğini öne sürüyor.

Atatürk çok kuvvetle muhtemel ki, aklı ve üstün ileri görüşü sayesinde İslam ülkelerinin gelecekte birleşeceklerini görmüş ve bunu vasiyetinde dile getirmişti. Bu önemli bilgiler şimdi özenle Türk halkından adeta sır gibi saklanıyor. Hiç kimse bu vasiyetin varlığından söz etmiyor, konuşulmuyor ve adeta unutturulmaya çalışılıyor. Peki bu vasiyeti bilmek ve öğrenmek her Türk vatandaşının hakkı değil midir? Vasiyetteki bilgiler kimleri ve hangi çevreleri rahatsız etmiştir? Ayrıca toplumun buna hazır olup olmadığına toplum adına nasıl başkaları karar verme cesaretini gösterebilir?
__________________