Kur'an ve İslam (52. Bölüm) İslam Dininde Kurban
-
- Byte1
- Mesajlar: 53
- Kayıt: 14 May 2016, 15:59
Kur'an ve İslam (52. Bölüm) İslam Dininde Kurban
Konu: İslam Dininde Kurban, Kurban Bayramı ve dindeki yeri
- velociraptor
- Yottabyte4
- Mesajlar: 46348
- Kayıt: 14 Mar 2006, 02:33
- cinsiyet: Erkek
- Teşekkür etti: 4331 kez
- Teşekkür edildi: 3748 kez
Re: Kur'an ve İslam (52. Bölüm) İslam Dininde Kurban
Dünyanın en zor şeyi alışkanlıkları değiştirmektir.
-
- Byte1
- Mesajlar: 53
- Kayıt: 14 May 2016, 15:59
Re: Kur'an ve İslam (52. Bölüm) İslam Dininde Kurban
A kişisine "şunlar Tanrı'nın buyruklarıdır" diye öğretilir. A kişisi bir kez bu buyrukların Tanrı'dan geldiğine inanırsa -bu buyruklara uysun yahut uymasın- inandıklarını, bunlara aykırı gördükleri karşısında elinden geldiğince korumaya ve savunmaya çalışır. Bunun nedeni salt Tanrı korkusu da değildir. Öyle olsaydı, -yalnızca kendi inançlarına aykırı olduğu için- Tanrı'nın apaçık buyruklarını eğip bükmeye çalışmaz, bir başka deyişle, B mezhep imamı şöyle demişmiş, C hadisinde böyle açıklanıyormuş, Ç kitabında öyle aktarılmış diye çırpınarak işin içinden çıkmaya çalışırken dolanıp durmazlardı.
A kişisi kendinde yanlış aramaz, çünkü "haydi ben yanlış düşünüyorum, bu kadar kişi de mi yanlış düşünüyor" der. A kişisi "o kadar yıldır böyle olagelmiş, bu yenilik de nereden çıktı?" der. A kişisi "Tanrı bilmem ki gerçekte ne demiş, bir bakayım?" diyeceği yerde anadan-babadan, atadan-dededen, çevresinden-toplumdan, din bilgini olduğunu varsaydıklarından öğrendiklerine toz kondurmaz, bunları sorgulayıp sorgulatmaz. Çünkü A kişisinin Tanrı korkusundan öte toplumdan dışlanma, çevresince kötülenme, ailesince ayıplanma korkusu vardır.
Yoksa yalnızca Tanrı korkusuna kalsaydı kişinin inançları, eninde sonunda "bunlar mı Tanrı'nın buyrukları yoksa şunlar mı?" diye sorar ve doğrudan -öteki deyişle- ona buna kulak asmadan özünü yargılardı. Elbette A kişisi böyle bir yargılamanın sonucunda Tanrı'dan uzaklaşacağını, inancını yitireceğini, çok büyük günaha gireceğini düşünerek kaygılanır. Kaygısında hem haklıdır, hem de haksızdır.
Günümüzde ve toplumumuzda bu yargılamaları yapan birçokları, nedense sorgulamazlığı aşmanın yeterli olduğunu düşünüp tanrıtanımazlığı yeğlemekte, çünkü kabaca "us dışı bu kadar inanç Tanrı buyruğu olamaz, öyleyse Tanrı da yoktur" demektedir. Kim bilir belki de bu durum "Tanrı bilmem ki gerçekte ne demiş, bir bakayım?" diye sormanın bırakılması sonucudur. Gelgelelim kişinin özünü yargılaması yüzleşmesi gereken bir durumdur. Çünkü inançları gerçekten Tanrı buyruğu değilse, kişi öncesinde de Tanrı'dan uzak, inancı doğru olmayan ve belkide büyük günaha girmiş durumdadır. Bunu düzeltme yükümlülüğü de Tanrı korkusunun gereğidir.
- velociraptor
- Yottabyte4
- Mesajlar: 46348
- Kayıt: 14 Mar 2006, 02:33
- cinsiyet: Erkek
- Teşekkür etti: 4331 kez
- Teşekkür edildi: 3748 kez
- armorking
- Megabyte1
- Mesajlar: 921
- Kayıt: 27 Oca 2008, 18:54
Re: Kur'an ve İslam (52. Bölüm) İslam Dininde Kurban
Dinen kesin olarak inanılması gereken hususlar sorgulanamaz. Mesela farzlar haramlar artık kesinleşmiştir. Yine mesela imanın şartlarına da kesin olarak inanmak gerekir.
Bir müslüman inandıktan sonra artık
-acaba melekler var mı? diyemez.
Sorgulamanın temel çıkış noktası ise şüphedir. Şüpheyle iman bir arada olmaz. İman, şüpheyle de olmaz.
Bir müslüman inandıktan sonra artık
-acaba melekler var mı? diyemez.
Sorgulamanın temel çıkış noktası ise şüphedir. Şüpheyle iman bir arada olmaz. İman, şüpheyle de olmaz.
- velociraptor
- Yottabyte4
- Mesajlar: 46348
- Kayıt: 14 Mar 2006, 02:33
- cinsiyet: Erkek
- Teşekkür etti: 4331 kez
- Teşekkür edildi: 3748 kez
-
- Byte1
- Mesajlar: 53
- Kayıt: 14 May 2016, 15:59
Re: Kur'an ve İslam (52. Bölüm) İslam Dininde Kurban
Tanrı'ya sıkı sıkıya inanan biri Tanrı'nın varlığından kuşku duymaz. Tanrı'ya sıkı sıkıya inanmayan biri ise doğal olarak kuşku duyar ve bunu sorgular. "Tanrı'nın var olup olmadığı bilinemez" diyenler de vardır, "Tanrı yoktur" diyenler de. Ne ki konu bu değil.armorking yazdı: ↑09 Eyl 2017, 15:51 Dinen kesin olarak inanılması gereken hususlar sorgulanamaz. Mesela farzlar haramlar artık kesinleşmiştir. Yine mesela imanın şartlarına da kesin olarak inanmak gerekir.
Bir müslüman inandıktan sonra artık
-acaba melekler var mı? diyemez.
Sorgulamanın temel çıkış noktası ise şüphedir. Şüpheyle iman bir arada olmaz. İman, şüpheyle de olmaz.
"Dinen kesin olarak inanılması gereken konular"ı kim ya da kimler belirliyor? Nelere göre belirliyor?
Çoğunlukla böyle değil ya, diyelim ki kutsal kitaba göre, bir başka deyişle doğrudan Tanrı sözüne göre belirlensin. Bu belirleyiciler Arap dilinde ve din tarihinde yetkin midir? Bu yetkinliğini Arapça'nın bir sesini dahi bilmeyen birine kanıtlayabilir mi? Bu ve benzeri soruları sormadan, ne kesindir, ne değildir bilemezsiniz.
Biri çıkıp "ben bu konuda yetkinim, şu şöyledir, bu böyledir" dediğinde, Arap dilinde ve din tarihinde yetkin bir kişi değilseniz, bu kişinin yetkinliği birçok yol ve yöntemle sınanabilir. Bunu sınamadan inanmak, Tanrı sözüne değil kişi sözüne inanmaktır. Ya bunu yaparsınız ya da Arap dili ve din tarihinde kendiniz yetkinleşirsiniz.
Oktar'ın kedicikleriyle IŞİD cellatları arasındaki uçurum büyüktür. Kutsal kitap Kur'an ile (bugün için ve bence) çoğunluğun inandıkları arasındaki uçurum daha az değildir. "Tanrı bilmem ki gerçekte ne demiş, bir bakayım?" diye sormak, "melekler var mıdır, Tanrı var mıdır?" diye sormakla eş değildir. "Tanrı'nın söz ettiği bu cinler ne ola ki?" veya örneğin "drb" kökünden türeyen sözcükler nerede, hangi anlamda kullanılmış, kim nasıl çevirmiş, çevirdiğini nasıl açıklamış, bu açıklama kutsal kitaptaki öbür sözlerle çelişiyor mu, çevrisözde (çevriyazı, transkripsiyon) nasıl geçiyor diye bakıp sorup araştırıp okumak demektir; bir başka deyişle sorgulamaktır.
Sonuç olarak bu sorgulama, kişinin, başkalarının dayattığıyla yetinmeyi bırakıp kendi arayıp tarayıp ulaştığı ve sağlamasını yapabildiği bilgiyle inanması içindir. İçinde bulunduğumuz dönem bu sorgulamayı bir yönden çok kolaylaştırmış bir yönden de çok güçleştirmiştir. Gerçekte hemen her konuda bu böyledir. Kolaylaştırmıştır çünkü bilgiye erişim eskisi gibi güç değildir. Güçleştirmiştir çünkü bilgi erişimi kadar aktarımı da kolaylaştığından, bilgi adı altında yalan ve çarpıtmalar yığını oluşmuştur. Bu yüzdendir ki sorgulama ayrıntılı olmalıdır.