Bilgisayarın beyni olarak nitelendirebileceğimiz CPU yani merkezi işleme birimi çok sayıda transistörün bir araya gelmesinden oluşuyor. Bir kalıp içine yerleştirilmiş çok sayıda mantık birimi olarak düşünebiliriz. Daha az transistör içeren eski işlemcilerde kapasite ve hız çok daha düşüktü. Bilim adamları performansı arttırmak için transistör sayısı ve bunların çalışma hızını arttırma yoluna gittiler. 1965 yılında Intel kurucusu Gordon E. Moore'un ilan ettiği kurala uyacak biçimde her iki senede bir transistör sayısı katlandı. Transistör sayısı artsa da işlemci boyutunun korunması için üretim tekniği geliştirildi yani transistör boyutu düşürüldü.
Diğer yandan işlemcilerin yenileri çıktıkça sürekli çalışma frekansları da yükseldi. İşlemci içindeki bileşenler belirli bir senkronizasyon sinyalini izler. Bunu piyano çalarken metronoma bakan piyaniste benzetebiliriz. Sinyalin işlemci içindeki gerekli alanlara ulaşması için gerekli olan süre bellidir. Sinyalin tekrarlanması için gereken süre bu ulaşım süresinden kısa olamaz. Bu şekilde senkronizasyon sinyalinin sıklığı hesaplanır. Tüm bileşenler senkronize çalışınca avantaj elde edilir ama tahmin edersiniz ki en yavaş parça için tümü beklemiş olur. İşte bu sorunu aşmak için paralel yapılar kullanılır.
İşlemciye beyin dedik ama hafızasıyla ilgili konuşmamız gerekiyor. Bilgileri uzun süre depolamak için sabit disk kullanıyoruz. Sabit diskin kapasitesi yüksek, fiyatı uygun ama erişim süresi 10 ms altı değil. RAM belleklerse çok daha hızlı ama kapasiteleri daha düşük ve saklama özellikleri yok. İşlemciyle birlikte çalışan RAM bellekler sayesinde hesaplamalar hızlı biçimde yapılıyor. RAM bellek, sabit diskten çok daha hızlı ama saklama işlevi yok. İşlemciyle RAM bellek arasındaki bağlantıyı anakart sağlıyor. İşte bu anakart üzerinden geçişler nedeniyle erişim süresi çok kısa değil. Diğer yandan işlemcide yer alan ve cache olarak geçen önbellek en hızlı sonucu veriyor.
Çok hızlı olan işlemci önbelleğinin kapasitesi MB seviyesinde. RAM'den daha hızlı ama daha ufak. Bu yüzden işlemci sadece en sık yaptığı işlemleri önbelleğine atıyor. İşlemci çalışırken aradığı bilgiyi ilk olarak önbellekte kontrol ediyor. Burada bulursa hızlı biçimde devam ediyor. Önbellekte bulamazsa RAM belleğe gidip bakıyor ki bu da performansı kısmen düşürüyor. Önbellek boyutu çok daha az olduğundan işlemcinin aradığını her zaman bulması imkansız. O zaman yolu RAM belleğe kadar uzuyor. Hatırlarsanız Intel'in Covington kod adlı ilk Celeron işlemcilerinde L2 önbellek yoktu ve çok kötü yorumlar almıştı. Ardından derhal 128 KB L2 içeren Mendocino çekirdekli Celeron modelleri gelmişti.
Peki o zaman neden farklı seviye L1 L2 L3 önbellekler kullanılıyor? Önbellek boyutu arttıkça aksine erişim süresi artıyor ve bu da negatif etki yapıyor. L1 seviyeye ufak ama çok hızlı, L2 seviyeye daha büyük ama daha yavaş önbellek yerleştiriliyor. CPU çalışırken önce L1'i sonra L2'yi kontrol ediyor ve bunlardan fayda alamazsa RAM belleğe bakıyor. Phenom II ve Core i7 gibi işlemcilerde yer alan L3 önbellek de bu prensibe uyuyor. 386 serisi 20 MHz işlemcilerle birlikte L1 önbellek kullanılmaya başlandığı devirlerde RAM belleklerin erişim süresi 120ns civarındaydı. L1 önbellekte kullanılan SRAM hızıysa 10ns idi. Böylece işlemciye önemli bir katkı sağlanmış oldu. Pentium Pro işlemcilerle birlikteyse L2 seviye önbellek kullanılmaya başlandı.
Anakartı ve üzerindeki bileşenleri bir aile gibi düşünebiliriz. Parçaların her biri farklı görevler alıyor ama mümkün derece uyumlu olmaları ve ortak çalışmaları sağlanıyor. Bu nedenle anakartın temel aldığı bir çalışma frekansı var. Örneğin FSB denince akla işlemciyle kuzey köprüsü arasındaki bağlantı hızı gelmeli. İşlemci doğrudan kuzey köprüsüne bağlıdır. Belleklere ve ekran kartına bu yol üzerinden erişir. FSB frekansları dışında bir de bağlantı genişliği önemli. Frekans çok yüksek olmayıp bağlantı genişliği yüksek olabilir ve bu da iyi sonuç verir. İşte bu nedenle frekans yerine MT/s (Megatransfers/seconds) kullanılmaya başlanıyor.
FSB değerini temel frekans olarak düşünebiliriz. Buna göre işlemci, bellek, PCI, AGP, PCIe yolları çarpanlarla türetilir. Mesela Intel Core 2 Duo E4400 işlemci frekansı 2000 MHz ve çarpanı 10 olduğuna göre anakartın FSB'sinin 200 MHz olması gerekiyor. BIOS içinde bu ayar 800 MHz şeklinde geçer. Böyle olduğunu kabul edersek belleklerinde hızına göre belirli bir çarpanı var. Yeni nesil anakartlarda FSB değişse de PCI, PCIe veriyollarının frekansları sabit tutuluyor ve çarpanla uğraşmak gerekmiyor. FSB'nin değişmesi işlemci ve bellek hızını doğrudan etkiliyor. AMD ise FSB yerine Bus hızını kullanıyor. Son nesil Core işlemcilerdeyse Base Clock'a geçiş yapıldı.
İşlemci içindeki transistörün iki senede bir ikiye katlandığını söyledik. Ayrıca çift ve dört çekirdekli işlemcilerden sonra altı çekirdekliler de belirmeye başladı. Önbellekler de artıyor. Bellek kontrolcü içeri alındı ve görüntü devresi de alınacak. Peki bu kadar çok özellik aynı alana nasıl sığacak? Elbette ileri teknoloji üretim teknikleri sayesinde. Sadece üretilen parçaların boyutları azaltılmıyor, aynı zamanda farklı malzemeler ve karışımları da kullanılıyor. Aksi halde aşırı küçük ve yakın olan parçalar birbirini etkiliyor ve sızıntı oluyor. Bu da sorun demek yani hatalı işlem ya da arıza demek.
İşlemcilerin sürekli olarak ilerlemesi, çekirdek sayısının artması, ek kontrolcülerin eklenmesi sonucunda soket yapıları değişiyor. Şu anda piyasada Intel Soket 775 ve 1366, AMD Soket AM2+ ve AM3 hakim ama önceki seri işlemcilerin de olduğu unutulmamalı. İşlemci terfi etmek için anakart değiştirmek zorunda kalmak büyük bir sıkıntı. Intel'in affı yok ama güncel AMD işlemcilerde uyum var. Soket AM3 işlemcileri Soket AM3 ve AM2+ anakartlarda kullanabilirsiniz. Soket AM2+ nin görevi AM2 ve AM3 arası geçişi kolaylaştırmak.
Çoğu zaman işlemci üreticileri belirli bir mimariyi geliştirdikten sonra farklı versiyonlar sunarak farklı alıcı kesimlerine de hitap ederler. Örneğin yıllarca Pentium ve Celeron işlemciler satıldı ve daha ucuz işlemci isteyenler Celeron'ları aldı. Genelde ikisi arasındaki fark daha düşük olan FSB hızı ile önbellek ve bazı teknolojilerin kapatılmasıydı. Uygulamasına göre Celeron ile Pentium 4 arası fark çok az olabiliyor. Sempron ve Athlon işlemciler için de benzer durum geçerliydi. Günümüzde Celeron ve Sempron işlemciler sürüyor ve hatta çift çekirdekli versiyonları da var. Hemen tahmin edebileceğiniz gibi çift çekirdekli Core 2 Duo ve Athlon 64 X2 işlemcilerin kırpılmasıyla elde ediliyorlar.
Core tabanlı Celeron işlemcilerden tek çekirdekli olanlar Conroe-L olarak biliniyor. Celeron 400 serisi olarak geçmekte. Çift çekirdekli Core tabanlı Celeron işlemcilerse Allendale-512 olarak biliniyor. Celeron E1000 serisi olarak geçmekte. AMD'nin güncel Sempron işlemcileri tek çekirdekli (Sparta) Sempron LE-1000 serisi ve çift çekirdekli (Brisbane) Sempron X2 2000 serisi. AMD'nin bir diğer ekonomik serisiyse tek çekirdekli Athlon LE-1600 serisi. Frekans değerlerinin her zaman çok önemli olmadığını vurgulama zamanı geldi. Örneğin Core tabanlı işlemcilerde frekans daha düşük olsa da NetBurst mimarili işlemcilerden daha hızlı olabiliyorlar. Çünkü mimari tamamen farklı.
Intel'in çift çekirdekli en popüler işlemci serilerinden biri Pentium Dual-Core serisi. Bu serideki işlemcileri Core 2 Duo işlemcilerin düşük versiyonu olarak görüyoruz. İlk önceleri 65nm tabanlı (Allendale) Pentium Dual-Core E2000, sonrasında 45nm tabanlı (Wolfdale-3M) Dual-Core E5000/E6000 serisi geldi. E2000 serisi ile Celeron E1000 serisi büyük benzerlik gösteriyor. L2 önbelleğin iki katı olması dışında önemli bir fark yok. E2000 serisinden sonra E5000/E6000 serisine geçince 45nm tabanlı Wolfdale kullanıldı. Esas farksa L2 önbelleğin 1 MB üstüne çıkması oldu. E6300 modelinin farkı FSB'nin 800 yerine 1066 MHz olması. E2210 ise Wolfdale çekirdekli ama L2 önbellek 2 değil 1 MB olduğundan modeli 2000 serisine giriyor.
Core 2 Duo ailesinde ilk başlarda 65nm tabanlı olan E4000 (Allendale) ve E6000 serisi (Conroe) vardı ama seneler geçtikçe yerlerini 45nm tabanlı E7000 ve E8000 serileri aldı. E7000 serisinde L2 önbellek 3 MB ve FSB hızı 1066 MHz. E8000 serinin üstünlüğüyse L2 önbelleğin 6 MB ve FSB'nin 1333 MHz olması. Esasında overclock yapacaklar için E7000 serisi daha anlamlı görünüyor. Çünkü FSB düşükse çarpan daha yüksektir. FSB'yi yükseltip kolayca overclock yapılabilir. Çarpan kilidini kaldırmak mümkün değil. Çift çekirdekli Core 2 modellerinde çarpan kilidi sadece Core 2 Extreme X6800 modelinde açık geliyordu ama bu işlemci de gerilerde kaldı.
AMD tarafında çift çekirdek deyince efsanevi Athlon 64 X2 akla geliyor. AMD'nin ilk çift çekirdekli işlemcisi olan Athlon 64 X2 serisi önce 90nm sonra 65nm olarak üretildi ve gittikçe ilerleme gösterdi. Sonraları Athlon X2 serisi tanıtıldı ve en son olaraksa Athlon II serisi belirdi. Athlon X2 ve Athlon II serisinin özelliği K10 tabanlı olmaları yani Phenom işlemcilerle akraba olmaları. Piyasadaki Athlon 64 X2 işlemciler genelde Brisbane tabanlı. Athlon X2 işlemcilerse önce Brisbane tabanlı, sonra K10 kökenli Kuma tabanlı üretildiler. Son olaraksa Regor tabanlı Athlon II serisi geldi.
Çift çekirdekli AMD işlemci serileri arasındaki farklar yukardaki tabloda görülüyor. Athlon 64 X2'den sonra Athlon X2 serisinin en büyük getirisi düşen güç tüketimi oldu. Brisbane sonrası Kuma tabanlı Soket AM2+ kullanan Athlon X2 serisinde TDP'nin 95 Watt'a çıkması dikkatlerden kaçmıyor. En büyük sebebi 2 MB L3 önbellek eklenmiş olması. Sonra ise Soket AM3 Athlon II X2 geliyor ki bu seride 45nm Regor çekirdeğine geçiş var. TDP tekrar 65W oluyor ve L3 ortadan kalkıyor. L3 mutlaka olsun diyenler, Callisto çekirdekli ve 45nm tabanlı Phenom II X2 işlemcilere yönelecek. Bunlarda 6 MB L3 önbellek var ve TDP değeri 80 Watt. Görüldüğü gibi çift çekirdekli AMD işlemci alacakların önünde epey seçenek var.
Daha üst seviye performans isteyenler için üç çekirdek alternatifini sadece AMD sunuyor. Böylece çift ve dört çekirdekli işlemciler arasındaki boşluk doluyor. Esasında bu işlemciler tek çekirdeği bozuk ve kapalı olan dört çekirdekli işlemciler olarak kabul ediliyor. Zaten bu nedenle bazı kullanıcılar üç çekirdekli Phenom II işlemcilerde dördüncü çekirdeği açabildi ama garanti değil. 65nm tabanlı olan Phenom X3 ve X4 serileri iyice oturduktan sonra 45nm ile üretilmeye başlandılar. Basit biçimde Phenom II X3 ve Phenom II X4 halini aldı. Ayrıca Soket yapısı AM2+ yerine AM3 olunca DDR2 yanına DDR3 bellek desteği de eklendi. Piyasada olsa da artık Phenom önermiyoruz. Bu seri yerine 45nm Soket AM3 Phenom II modelleri alınmalı.
Masaüstü sistemlerde son seviyeyi dört çekirdekli işlemciler oluşturuyor. Intel uzun bir süre Core 2 Quad ile bu kategoride lider konumdaydı. Ardından hızlı bir atakla Core i7 serisini de çıkararak, performansı bir adım daha ilerletti. Fakat uzun süre hizmet veren Soket 775'in terk edilmesi zorunluğu olduğu için, bu durum terfi maliyetini hayli arttırdı. Core i7 işlemcilerin kullanım oranı hala düşük seviyelerde. Core 2 Quad serisi 65nm tabanlı Q6000 modelleriyle başladı ve Q6600 modeli efsaneleşti. Ardından 45nm tabanlı Q8000 ve Q9000 serileri eklendi. Q6000 serisinden Q8000 serisine geçişle FSB arttı ama L2 azaldı. Q8000'den Q9000'e geçişle L2 önbellekteki düşüş fazlasıyla telafi edildi. Günümüzde Soket 775 işlemci denince akla gelen en seçkin modelleri Q9000 serisi oluşturmakta. Core i7 serisiyle yepyeni bir mimariye ve sokete geçildi. Bellek kontrolcüsü işlemci içine alındı. FSB yerini QPI aldı ve üç kanal DDR3 bellek desteği geldi.
AMD tarafında önce 65nm tabanlı Phenom X4 9000 modelleri geldi ama TLB bug ortaya çıkınca 9X50 serisiyle güncelleme yapıldı. 45nm ve Soket AM3 (yani DDR3) desteği geldiğinde ise Phenom II X4 serisine geçildi. Dikkat etmekte fayda var; Phenom II X4 işlemcilerin bazıları Soket AM2+ bazıları Soket AM3 içeriyor. Phenom II X4 800 serisinde L2 önbellek 4 MB iken Phenom II X4 900 serisinde L2 önbellek 6 MB olmakta. Burada da Phenom X4 tavsiye etmiyoruz. Artık bu devirde Phenom II X4 işlemciler varken Phenom X4 işlemciler alınmamalı.
Bundan önceki sayfalarda anlattığımız işlemci serilerinde ve içerdikleri modellerde piyasada bulunan yeni modelleri göz önüne aldık. Daha önceden çıkmış modelleri göz ardı ettik. Yine de çok sayıda seriyle karşı karşıyayız. Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki; işlemci fiyatları 32 ile 1200$ arasında değişiyor. İlk aşamada işlemciye ne kadar para verebileceğinize karar verin. Bütçesi dar olanlar Sempron, Celeron ve tek çekirdekli Athlon modellerine yönelecek. Biraz daha iyi durumda olanlara Pentium Dual-Core ve Athlon X2 modellerini öneririz. Bunlar gerçekten de iyi performans veren çift çekirdekli işlemciler ve uygulamasına göre üst seviye işlemcilerin çok gerisinde kalmadıkları anlar da oluyor. Çoğu durumda ikiden fazla çekirdeği tam verimle kullanmak mümkün olmuyor.
Vaktinin çoğunu oyunlarla ve ağır uygulamalarla geçirenler için Core 2 Duo modelleri hayli uygun. İlginç bir seçenekse Phenom II X3 modelleri. AMD'nin niyeti Core 2 Duo fiyatına üç çekirdekli işlemci sunmak yani "bir çekirdek ekstrası bizden" demek. Şansı olanlar bunları dört çekirdek haline de getirebilir! Daha üst seviye bir bilgisayar toplayacaklarsa Phenom II X4 modellerine göz atmalı. Bu günlerde Core 2 Quad alın demek pek kolay değil. Eylül ayında Core i7 yanına Core i5 işlemciler de gelince "ah ben ne yaptım!" dememek için Core 2 Quad'ı görmemezden gelmek gerekebilir. "Para mühim değil ve beklemek istemiyorum. En iyisini alayım" diyorsanız Core i7 işlemciler tam size göre. Uygun bir X58 yongasetli anakart ve üç kanal DDR3 bellekle harika performans alabilirsiniz. Her türlü sorunuz için başlığa mesaj atabilirsiniz.
ALINTIDIR
İşlemci Seçme Rehberi
- velociraptor
- Yottabyte4
- Mesajlar: 46353
- Kayıt: 14 Mar 2006, 02:33
- cinsiyet: Erkek
- Teşekkür etti: 4338 kez
- Teşekkür edildi: 3750 kez
- BRAD
- Byte3
- Mesajlar: 112
- Kayıt: 26 Nis 2007, 14:35